Riskleri yönetmek
2017 Yılına girerken 2016 yılından devraldığımız ekonomik ve siyasi gelişmelerin yarattığı bir ortamını yaşamak zorunda kaldık. İlk üç ayda ise yaşanan ekonomik gelişmelerin sonucu olarak oluşan bekle gör ortamı bazı sektörlerimiz açısından durgunluk yaşanmasına sebep oldu. İşletmelerimizi ilgilendiren birçok parametre bugün itibarı ile ne yazık ki geçen yıl ki seviyesinden çok farklı yerlerde ve bu her işletmemiz için bir risk oluşturuyor.
Esasen risk denilen olgu her canlı için bir anlam taşıyor ancak biz ekonomi tarafından işletmelerimizi mercek altına alalım. Bankalar, sanayiciler, inşaatçılar ve esnaflara kadar her kurumumuz için hedeflerine ulaşma yolundaki tehlikelerin, belirsizliklerin ortaya çıkarılarak bunların etkilerini hesap ederek, bunlara karşı önlemler geliştirmeye kısaca risk yönetimi demek mümkün. Piyasa riski kredi riski itibar riski yasal risk iş kazası riski v.b birçok alanda işletmelerimizi bekleyen tehditleri ortadan kaldırmak mümkün değil ancak işletmelerimizin iyi yönetim sayesinde bu risklerin etkilerini en aza indirmeleri mümkündür.
Her bir işletmemizin gerçeği farklıdır. Bir küçük esnafımız için en temel risk satışların yavaşlaması olabilir. Sanayicimiz ise nitelikli eleman problemi yüzünden sattığını üretememeyi risk olarak görebilir. Sadece sizin ve oğlunuzun çalıştığı bir işletme ya da onlarca yöneticinin çalıştığı büyük bir sanayi kuruluşunun oluşan riskle mücadele yöntemi değişmeyecektir. İlk olarak riskin ne olduğunu ortaya koymalısınız. Yani hastalığın doğru teşhis edilmesi en önemli adımdır. Fayda maliyet analizi ve sonrasında karar verip uygulamaya koyma aşamaları sizin oluşan riski ne kadar doğru gördüğünüze göre değişecektir.
Sonuç almak istiyorsak riskin ne olduğunu iyi tespit etmek zorundayız. 2017 bana göre riskini iyi yönetenlerin yılı olacaktır. Yılbaşından bu yana işletmelerimizi etkileyen birçok veri değişti ve bir banda oturacak gibi gözükmüyor. Ara malı üreten sanayicimiz kur hareketlerinden dertli düşük karlılıkla çalışanımız ise artan faiz oranlarıyla nasıl ayakta kalacağım diyor. Gündem ne yazık ki oradan oraya savrulurken Kamu bazı önlemler alarak ekonomiyi canlı tutmaya gayret ediyor.
Borçların yapılandırılması, primlerin ötelenmesi, KOSGEB üzerinden küçük işletmelere sağlanan krediler ve sonrasında KGF kefaletiyle oluşturulan düşük faizli krediler ile yavaşlayan çarkları hızlandırma adına birçok girişimde bulunuldu. Bu çarklar dökülen can suyu ile kendi ivmesini kazanacak mı yılsonuna doğru göreceğiz ancak reel sektörün oyuncuları hala piyasada neden para olmadığını birbirlerine sormaya devam ediyorlar.
Sınavda öğretmen sorar: Risk nedir? Bir öğrenci sadece adını soyadını yazar ve boş kağıda işte risk budur öğretmenim yazar. Sonuçlar okunur ve öğrenci 100 alır. İkinci sınavda aynı soruyu gören öğrenci aynı şeyi tekrarlar ancak bu sefer 0 alır. Sebebini sorduğunda aynı şartlar altında aynı risk iki kere alınmaz evladım cevabını alır.
İşletmelerimiz ekonomik problemlerle yaşamaya alışmış olabilir ancak ekonominin dinamikleri çok hızlı bir şekilde değişti. Bu günü geçmişle kıyaslayıp çözümler üretmek yerine ayakta kalmak istiyorsak aynı riski tekrar almayı değil işletmemiz için doğru risk analizini yapmak zorundayız. Ülke olarak üretim yapan çarkların üretmekten vazgeçmesi en önemli risktir bana göre.