Orta Asya’da değişim rüzgârları
Günümüzde ve yakın geçmişte dünyayı sarsan, insanları ve ülkeleri tedirgin eden, korkutan uluslararası şiddet ve savaş politikaları bitecek mi? biterse barış ortamı hâkim olacak mı? Olursa da nasıl olacak
Kazakistan’da Suriye’de, Ukrayna’da yaşanan kaos, bunun çevre ülkelere, dünyaya ve Türkiye’ye etkisi, ırak, Suriye ve Ukrayna savaşları ve bu savaşların Türkiye’ye ve dünyaya etkileri ihmal edilecek, görmezden gelinecek düzeyi çoktan aşmıştır.
Dünya medyasında bu görüşlerle ilgili bir kaç sıcak farklı başlığa değinilmesi yerinde olacaktır. Ukrayna savaşı ABD ve Rusya restleşmesi ya Kazakistan’da yaşanan olaylar neden başladı? Temel sebep gaz ve petrole gelen zam mıydı? Asıl sebep enerji fiyatlarının yükselmesi mi? Özellikle doğalgaz fiyatının yüksek oranda artması mıdır? daha da önemlisi yapısal sorun mu?
Kazakistan teoride zengin bir ülke. Önemli maden ve enerji kaynaklarına sahip ama halkı fakir. Zira büyük bir yozlaşma ve rüşvet düzeni söz konusu. Halkta buna karşı büyük bir hoşnutsuzluk var. Aslında Kazakistan halkı düzenli olarak küçük isyanlar, gösterilerle bu hoşnutsuzluğu ortaya koyuyordu. Ama bu gösterilerin siyasi bir amacı yok gibi sadece protesto mahiyetinde görülebilir. Bununla birlikte yönetici seçkinlerin içinde görünür bir gerilim, rekabet ve bunun sonucunda çatışma var. Nursultan Nazarbayev’in cumhurbaşkanlığından ayrılışından sonra yönetici çarkın tepesindeki rekabeti ve çatışmayı daha da şiddetlendirmişe benziyor.
Siyaset Bilimi Profesörü Olivier Roy, ‘Burada neler döndüğü de çok iyi bilinmiyor; Rusya’nın da içinde bulunduğu çok yönlü, çok kapalı bir oyun oynanıyor. Ama düzenli olarak, tıpkı istihbarat servisinin başı gibi siyasi kişiliklerin ciddi bir servete sahip olduklarını görüyoruz. Hepsi kendi oyununu oynuyor. Yani yöneticiler arasında, rejimi zayıflatan bir rekabet var’ tezini savunmaktadır.
Cumhurbaşkanı Tokayev’in bütün sisteme hâkim olamadığı düşünülebilir mi? Evet hâkim değil denilebilirdi. Nazarbayev aslında hâlâ gayri resmi olarak iktidarın ve sistemin büyük bölümünü elinde tutuyordu. Tokayev’in her şeyi kontrol ettiğini söylemek mümkün değildi. Ama onun bu krizi her şeyi kontrol etmek ve iktidar aygıtının içindeki rakiplerini ortadan kaldırmak için kullanmak isteyeceği de açık. Yani şu anda Alihan İsmailov’un gelişi ile Tokayev ve Nazarbayev arasında bir rekabet mi? var Nazarbayev’in etkileri halen var mı? sorusu ortadan kalkmış gibi görünüyor. Başlangıçta Tokayev, Nazarbayev tarafından yönlendirilen bir isimdi ama şimdi, gerçek bir cumhurbaşkanına, Kazakistan’ın patronu olmayı denemeye devam ediyor. Geçtiğimiz yıllarda ülkedeki gösteriler ve göstericiler için Hükümet “Yurtdışından gelen silahlı yabancılar var. Organize gruplar bunlar, dış güçler destekli” diyordu. Tokayev, “20 bin terörist var” dedi. Kim bu göstericiler? Bunlar tabi ki Kazak, yurtdışından gelen birilerinin olduğunu hiç bir kaynak henüz doğrulamadı. Burada ideolojik veya dini bir isyan söz konusu değil. O halde ekonomik denilebilir. Bu durum geçen yıllara bakınca sakinleşmiş oturmuş görünüyor. İsmailov ile zamanla daha da oturacaktır.
Bu evrensel hareketlerle topluluklar, Avrupa’da orta doğuda kısacası özellikle Osmanlı imparatorluğunun ihtilaf devletlerince yıkılması sonucu topraklarından kopan yapay cumhuriyetler artık ulus olmuşlar veya ikinci dünya savaşından sonra da hamileri NATO, Avrupa Ülkeleri ve Rusya sayesinde ulus olma yolunda mesafeler almışlardır. Ancak orta Asya ülkeleri bunlara göre farklıdır ve köklüdür, özellikle Türk devletleri Ulus devletleri olarak kurulmuşlardır. Genellikle inançları da İslamdır. Bu uluslar Rusya’nın etkisinden kurtularak Ukrayna da savaş sonrası veya ilhak sonrası Kırımı da içine alan pazar ekonomisine dayalı merkezler oluşturmak suretiyle güçlerini artırmaya devam edebilirler. Ancak bugün Ukrayna ve Kırım Hanlığının durumu ve geleceği belirsizliğini korumaktadır. İçerideki yönetimler iç ve dış müdahalelerle yıkılır, yönetimden uzaklaştırılırsa bu süreç daha da uzayabilir.
Kazakistan’da İslamcı radikallerin sayısı çok az. Bu İslamcı radikaller de temel olarak ülkenin batısındaki Özbek azınlığın içindeler. Kazakların, Özbek veya Taciklere göre İslami eğilimleri zayıftır ve ciddi oranda sekülerleşmiştirler. Açıkçası İslam’ı yüzeysel biçimde yaşıyorlar. Bildiğimiz kadarıyla Suriye’deki DAEŞ içinde hiçbir Kazak cihatçı yakalanmadı veya henüz fark edilen yoktur. Buna karşın çok sayıda Özbek, Tacik ve Kafkas çıktı içlerinde. Dolayısıyla İslamcı teröristler iddiası tamamen gerçek dışı. Bunun ötesinde, Kazakistan’da isyan çıkarmaktan menfaati olacak kimse var mı bunu henüz göremiyoruz.
Diğer taraftan belki sadece Ruslar düşünülebilir; çünkü onlar bu olaylardan en çok fayda sağlayanlar arasında yer alıyor. Ama Rusların bu olayları kışkırttığını da söyleyemiyoruz. Bunlara anlık, yerli ve yerel halk isyanları da denilebilir. Bu söylenenlerden; protestoların Orta Asya ülkelerine yayılacağını mı çıkarmak gerekiyor.
Bunu da şöyle değerlendirebiliriz; Orta Asya’da politikalar çok milli; her ülkenin kendine özgü. Her şey milli bir çerçeve içinde ilerliyor. Ülkeler arası geçişken çok az eylem oluyor. Sadece iki ülkenin, Tacikistan ve Özbekistan’ın nüfusu ve toplumsal yapısı birbirine yakın. Onun dışında diğerleri, Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan’da işler tamamen etnik ve ulusal düzlemde yürür. Dolayısıyla Orta Asya’da ulus aşırı ortak eylemlerin olması kolay değil.
Hep milli bir çerçevede düşünülmelidir. Buradaki paradoksu da görmek lazım; Sovyetler Birliği tarafından üretilmiş Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri köklenmiş ve ulus devletlere dönüşmüştür. Bir Kazak milliyetçiliği var ve göstericiler tamamen Kazak etnik kimliğine sahiptirler. Bazıları Arap baharına benzer Orta Asya’da müstakbel bir Türk baharından da bahsedebilirler. Dolayısıyla bunun olamayacağı söylenmektedir.
“Türk Baharı” pek mümkün değil, Pan Türkizm o coğrafyada işlemiyor. Bölgede hiçbir Pan Türkist hareketin olmadığı iddiaları mevcuttur. Ama şu an için öyle görünüyor. Kurucu liderler ve sonrası bu bahar etkili olur mu? Evet, gelecekte bu olacaktır. Nükleer silahların bir gün kullanılacağı ne kadar gerçekse bu da o kadar gerçek, hem de işkence gören doğu Türkistan’a kadar yayılacağı muhakkaktır. Orta Asya Türkleri bunu yapabilir ve hatta gelecekleri, Ulus devlet yapılarının kökleşmesi için Rusya lideri Putin’den sonra yapmaları gerekebilir. Türkiye bunun neresinde olur destekler mi? İçinde mi? olur, dışında mı bilinmez.
Dünyada oluşan pazar ekonomisine dayalı farklı merkezlerden biride Türk dünyasında olacaktır. Siyasi bir bahara gelirsek, Kazakistan’da yakın geçmişte başlayan olayların temel sorunu zaten politik bir çerçeveye sahip olmaması. Bunlar protesto; siyasi isyan değildir. Siyasal analistler ve uluslararası kanaat önderleri böyle yorumluyorlar. Ancak elbette protestoların siyasi sonuçları olacaktır çünkü insanlar yolsuzluğun ve rüşvetin bitmesini talep ediyorlarsa, bu aynı zamanda demokrasi talep ediyorlar demektir. İşte bu yenileşim ve değişimin temel adresidir, bir şeyleri değiştirir.
Ama Mısır’da, Tunus’ta ve diğer Arap ülkelerinde olduğunun aksine, demokrasi burada birinci talep değil. Burada ilk talep, yolsuzluk ve rüşvetin sona ermesi. Yani hiç de örgütlenmiş bir muhalefet yok. Bu olayların rejimin içinde, Tokayev’e muhalif isimlerce manipüle edilmiş olması da ihtimal dahilindedir. Bu süreçte rejimin içindeki bazı isimler, bu rekabette kendi kişisel kariyerlerini ilerletmek için bu protestoları kullanmayı denediler de denilebilir.
Ama anlaşılan o ki başarısız oldular. Yani protestolardan, isyanlardan bahsedilebilir, ama şu an bir devrimden, bahardan bahsedilemez. Toplumcu yazar Oliver Roy; Rus askeri Kazakistan’da. ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, “Ruslar bir kez evinize girdi mi onları evinizden uzaklaştırmak zordur” dedi. Buna karşılık Rus Dışişleri de, “ABD evinize bir kez girdiğinde, hayatta kalmak, soyulmamak ve tecavüze uğramamak zordur” açıklaması yaptı. Kazakistan’da Rusya ve ABD arasında bir rekabet var mı? Chevron gibi Amerikan enerji şirketlerinin Kazakistan’da iş yaptığını da unutmayalım. Bölgede Amerikan-Rus rekabeti yok diyenlerin dikkatine.
Komşu Rusya’ya rağmen Amerika şirketleri Kazakistan’da iş yapıyor. Bir de bu açıdan bakmak gerekiyor bu sürece. Siyaset ve toplum yazarı Oliver Roy; ‘Hayır, rekabet yok. Amerikalılar Orta Asya’ya çok az müdahil oldu. 1980’li yıllarda, yerel milliyetçilikleri desteklemek için geldiler. Ama asıl yatırım için yaptılar bunu. Amerikan firmaları doğrudan ülke rejimleriyle işlerini görüyor; bunun için Washington’un hamiliğine veya Amerikan askeri gücüne ihtiyaçları yok. ABD, 11 Eylül’den sonra Taliban’la mücadele için Tacikistan’da, Kırgızistan’da üslere sahip oldu. Ama sonra çekildiler. Orta Asya’da hiçbir Amerikan askeri yok şu anda. Kabil’i de terk ettikten sonra Orta Asya ile hiç ilgilenmediler. Yani Orta Asya’da bir Amerikan-Rus rekabetinden bahsedemeyiz. Amerikalıların askeri güç gönderip petrolü kontrol ettikleri dönem de bitti. 2003’te Irak’a geldiklerinde petrol rafinerilerini veya boru hatlarını ele geçirmeyi denemediler bile. Sadece sistemin işlemesini ve petrolün Irak hükümeti tarafından ihraç edilmesini sağladılar. demekle yetiniliyor, gerçekte Amerikan Rus rekabeti her zaman var, hiç bitmedi ve bitmeyecek.
Bu rekabet yakın gelecekte dünyayı değiştirecek, yeni taraflara, yeni oluşumlara neden olabileceği tezini gerçekçi düşünebilenlerin çoğu kabul eder. Ukrayna Rusya savaşının etkilerinde görüldüğü gibi. Bu rekabette araya çeşitli argümanların konulması ve bu argümanlardan faydalanılması rekabeti gizlemez ve yönünü de değiştiremez.
Yine bazı çevreler bu rekabete şu şekilde de bakıyorlar; Amerika petrol ihracatçısı, ithal etmesine ihtiyacı yok. Yani petrol oyunu çok eskide kalmış jeostratejik bir mesele. 20. yüzyılın stratejisi, 21. yüzyılın değil. ABD’nin Kazakistan’da hiçbir menfaati yok. Belki tek korkuları Çin’in yayılması. Yani Amerikalıların Ruslardan daha çok Çinlilerle sorunu var. İşte bu rekabetin boyutu bu kadar da değil. Ne Amerika ne Rusya Çin’i yok sayamaz, bu üçlü saç ayağını her üç ülkede belli denge ve politikalarla sürdürmek zorundadır. Çin önce asyayı, sonra Avrupayı dolayısıyla Amerika’yı kontrol etmek zorundadır. Ekonomik genişlemeye devam edemez ise milyarlık nüfusunu idare edemez.
Bu nedenle pandemi nedeniyle nüfusunu azaltma yoluna giden Çin ekonomik genişlemesini ve teknolojik yayılmasını arttırmak durumundadır. Amerika ve Avrupa’ya karşın Ruslar, müdahalelerini NATO’nun etkinliği korkusuyla haklı gösteriyorlar. Ruslar için Kazakistan, Ukrayna, Gürcistan, Baltık ülkeleri aynı. Şu anda Rusya’nın vizyonu Sovyetler Birliği coğrafyasını başka bir isim altında yeniden inşa etmek; eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri’nin kontrolünü tekrar ellerine almak. Putin’in amacı bu, çok açık. Burada Putin için sorun, sadece Ukrayna veya Kazakistan’da değil ama Gürcistan, Baltık ülkelerinde NATO. Moskova’nın bu coğrafyada tekrar kontrolü ele almasının önündeki temel engel NATO. Putin’in Amerikalılara karşı olduğu açık, küresel bir Sovyet vizyonu var. Buna karşın Amerikalılar sadece Rusya’nın Batı sınırıyla ilgileniyorlar, Orta Asya ile hiç ilgileri yok görüşü hakim ancak Ukrayna’da ve Kazakistan’da bir iç karışıklık söz konusu. Rusya, Orta Asya veya Türki cumhuriyetlerde bu Sovyetik amaçlarına ulaşabilir mi? Rusya’nın amacına ulaşması ve kontrolü ele alması için söz konusu ülkelerdeki rejimlerin zayıflaması, bu cumhuriyetlerin her birinde iç krizlerin yaşanması lazım. Ukrayna’da bir iç kriz var ve Rusya bir bahaneye sahip: Rusların yoğun yaşadığı bölgeler. Burada Ukraynalı olmayan, Rusça konuşan yerel bir Rus nüfus var. Baltık ülkelerinde de ciddi oranda Rusça konuşan ve çift milliyetli yoğun nüfus mevcut. Burada da sebebe sahipler. Gürcistan’da farklı azınlıkları, Abhazlar’ı, Osetyalıları gerekçe gösterebilirler.
Orta Asya’da ise durum biraz karışık. Türkmenistan, Özbekistan ve Tacikistan etnik anlamda son derece homojen ülkeler. Rusça konuşan nüfus yok denecek kadar az. Ama bu coğrafyada yönetimdekilerin konumları tehlikeye girince hemen Rusya’yı çağırıyorlar. Ancak Rusya Kazakistan’da nüfusun yüzde 20’sinin Rus olduğunu ve Kazakistan’a yardım için orada olduğunu belirtmektedir. Türkmenistan, Özbekistan ve Tacikistan; Bu üç ülkede öyle ya da böyle güçlü rejimler var ve etnik olarak son derece homojenler. Dolayısıyla Rusların burada bahaneleri yok. Buna karşın Kazakistan’da nüfusun yüzde 20’si Rusça konuşuyor ve özellikle kuzeydeki Rusya sınırına yakın yaşıyorlar. Yani Rusya ve Kazakistan arasında bir sınır olmadığını söylemek mümkün. Rus bölgesinden Kazak bölgesine kolayca geçilebiliyor. Doğal olarak Rusya’nın Kazakistan’daki Rusça konuşan bu nüfus üzerinde hatırı sayılır bir etkisi var. Rusya’nın Kazakistan’daki en büyük avantajı ise askerlerinin bizzat cumhurbaşkanı tarafından davet edilmiş olması. Burada şunu bir kez daha görüyoruz. Orta Asya’nın otokrat liderleri ya da diktatörleri kendi konumları tehdit altına girdiğinde, eski sömürgeci gücü yardıma çağırıp sırtlarını ülkenin milli menfaatlerine çevirmekten tereddüt etmiyorlar. Bu ne demek? Kazakistan’da Ruslar rol oynamaya devam edecek. Sadece, bir an gelir ve Kazak halkında milliyetçilik ve sosyal taleplerin birleştiği bir tepki ortaya çıkarsa bu Ruslar için tehlikeli olur. Ama şimdilik bu noktada değiller.
Kazakistan hükümetinin ülke sokaklarında Rus askerlerini görmekten mutlu oldukları söylenebilir mi? Kazak halkı kesinlikle mutlu değildir, ama Kazak hükümetleri mutlu zira iktidar için Ruslara ihtiyaçları var. Zaten kendileri çağırdılar. Neden çağırdılar peki? Çünkü büyük ihtimalle yönetici seçkinler içindeki çatışma çok güçlü olmayan Kazak ordusunda da, polisinde de, istihbarat servisinde de yaşanıyor. Özetle Cumhurbaşkanı Tokayev kendi güvenlik güçlerine güvenmiyor. Bu yüzden Ruslara ihtiyacı var. Ülkenin istihbarat servisine Nazarbayev’in damadının hâkim olduğu söyleniyordu. Önemli bir etkisi olabilir ama yönetici çarkın tepesinde kim kimi, neyi destekliyor çok belli değildi. Eski cumhurbaşkanı Nazarbayev’in ailesinin içinde de rekabet ve çatışma vardı zamanla etkileri azaldı denilebilir. Öyle olsa dahi hangi klan hangi klana karşı bunu net tanımlamak mümkün değildir. Ama bir noktada merkezileşmiş bir iktidarın söz konusu olmalıdır. İsmailov bunu sağlayacaktır. Yakın geçmişte birbiri ile çatışan klanların şefleri gizli servise, ordunun ve güvenlik güçlerinin belli bölümlerine hâkim olduğu için Cumhurbaşkanı Tokayev bunlara tam güvenemiyor ve Rusları bu yüzden çağırdı.
Başta eski Sovyet cumhuriyetlerinin uluslaştığından bahsetmiştik ama bütün bunlar henüz gerçek birer ulus-devlete dönüşmediklerini göstermiyor mu? Evet. Çok net bu olarak görünüyor. Bunlar hâlâ bir ya da birkaç klan tarafından kontrol edilen ama halkçı bir yaklaşıma sahip olmayan otokrat rejimler. Bu da Rusya’nın bu ülkelere müdahalesini daha da kolaylaştırıyor. Elbette. Rusya için önemli olan kısa süreli müdahaleler değil. Onun için önemli olan gelecek, gelecekte ne olacağı... Kazakistan’da yerleşik güçlü bir iktidar olmazsa, Ruslar düzeni kontrol etmeye devam etme imkânı bulacaklar. Ama bu uzun vadede karmaşık sonuçlar doğurabilir. Ruslar, işgalci bir güç olarak görülmeye başlar. Ve Kazaklarda Ruslara tepki büyür. İşler karışırsa ve risk artarsa da kuzeydeki Rus nüfus Rusya’ya katılmak ister. Dolayısıyla Rus birlikleri ülkede kalırsa Kazakistan’ın parçalanma riski ortaya çıkar. Rusya istikrarı sağlamayı ve Rusya’cı, yani kendi etkisinde ama ülkeyi kontrol edecek Kazak bir hükümet oluşturmayı tercih edecektir. Zaten Ruslar ekonomik sebeplerle bu tür müdahalelerde çok fazla asker kullanmayı, başka ülkelere çok sayıda asker göndermeyi tercih etmiyor. Buna para harcamak istemiyorlar. Ortadoğu örneğinde bu görülmüştür. Kesinlikle öyle. Putin düşük yoğunluklu, sahada az yatırım ve taahhüt gerektiren savaşlar yapmayı başardı şimdiye kadar. Suriye ve Libya’da ve Mali’de de yaptığı gibi daha çok yerel çatışmaları kullanıyor. Orta Asya’da da bunu bekleyebilir. Ama kısa sürede durumu istikrara kavuşturamazsa bu kez işgalci güç gibi görünecekler.
Bunun sonucunda da ya daha fazla asker göndermek zorunda kalacaklar ya da hepsini geri çekerek Kazak hükümetini yalnız bırakacaklar. Putin şimdilik kazanmış gibi ama uzun vadede risk söz konusu. Ve bu risk Kazakistan’da kaldıkça artacaktır. Bu süreçte Türkiye’nin orta Asya’da ki Türk Cumhuriyetleri üzerinde bir etkisi olacak mı? Günümüz siyasal yapısında çokta etkin olabileceği söylenemese de gelecekte köken ve inanç itibariyle mutlaka etkileri görülecektir. Bugün ABD ve Avrupa Türkiye’yi orta Asya’daki Türk Cumhuriyetlerinden uzak tutma, birlikte olmama siyasetinde oldukça etkili olmaya çalışmaktadır. Bu günden yarına bölgede ve dünyada çok şey değişebilir, değişmeye de devam etmektedir. Ancak bu anlayışı kabul etmeyen ayrılıkçı liderler yerine gelecek birleşmeci, iş birlikçi liderler yönetime geldikçe, Türk dünyası daha güçlü hale gelecektir. Aralarından hepsinden kabul gören daha güçlü bir Türk devleti bu piyasa ekonomisine hakim, ekonomik merkez, lider bir ülke çıkacaktır. Bu ülke neden Türkiye olmasın?
Nice sağlıklı ve mutlu yıllara…