Diz Ağrılarından Nasıl Korunalım?
Diz ağrısı, birçok farklı sebebe bağlı olarak hemen hemen hepimizin yaşayabileceği ağrılardan biridir. Yaş ilerledikçe ortaya çıkan diz ağrıları özellikle kireçlenme, kemik erimesi ve romatizmal hastalıklara bağlı olurken, ani başlangıçlı ağrılar travma, yaralanma ya da menisküs gibi dokuların hasarlanması sonucu gelişebilir. Durum böyle olunca diz ağrısının yaşı ve zamanı yoktur demek yanlış olmaz. Sadece her dönemin farklı dizde ağrıya neden olan farklı sebepleri vardır.
Diz ağrısının en yaygın nedenlerini şöyle sıralayabiliriz: Aşırı kilo/obezite, hareketsizlik, kireçlenme (osteoartrit), menisküs hasarları, romatizmal hastalıkları, kemik erimesi (osteoporoz), aşırı yoğun ve zorlayıcı egzersizler, ani yüklenmeler, zorlanmalar, burkulmalar, kas güçsüzlüğü, diz enfeksiyonları.
Bu aşamada sıkça gördüğümüz diz ağrısı nedenlerinden olan kireçlenme ve menisküs hasarlanmalarına göz atalım;
Kireçlenme:
Yaş ilerledikçe eklem kıkırdağının parlak ve kaygan yapısının bozulması sonucu gelişir ve eklemin fonksiyonlarını bozar. Kireçlenmesi olan hastalarda kıkırdak kaybına zamanla menisküs yırtıkları, kemik çıkıntıları da eşlik eder. Kireçlenen dizde ağrı başlar. Ağrı ilk başlarda yürümeyle ortaya çıkarken, hastalık ilerledikçe istirahatteyken oluşur. Zaman içinde eklem hareketleri kısıtlanır ve bacaklar eğilmeye başlar. Hastaların ilk yakınmaları sıklıkla ağrıdır. Ağrı başlangıçta uzun ayakta kalındığında, yürüyüş sonrası başlar, dinlenince ve basit ağrı kesicilerle geçer. Zamanla ağrı daha kısa aktivitelerle başlar ve daha uzun sürer. Basit ağrı kesiciler etki etmemeye başlar. Daha da ilerleyince sürekli bir hal alır ve hiçbir ilaç ile kontrol edilemez. Ağrı devamlı hale geldikçe hastalar kendilerini toplum hayatından kısıtlamaya başlar, çarşıya, pazara çıkmak istemez, eş-dost ziyaretleri yapamaz hale gelirler. Hatta günlük bakım ve ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanırlar.
Kireçlenme tanısı tıbbi öykü, ayakta çekilen diz röntgenleri ile konulur. Başlangıç dönemlerindeki kireçlenmelerde EMAR tetkiki yararlıdır. Şunu asla unutmamak gerekir; hastaların şikayetleri ile görüntüleme bulguları her zaman uyuşmayabilir. Hiçbir şikayeti olmayan hastaların röntgen ve EMAR’larının kötü olabildiğini ya da çok şiddetli ağrıları olan hastaların tetkiklerinin daha normal olabildiğini çok sık görüyoruz. Hal böyle olunca kireçlenme tedavisi görüntüleme bulgularına göre değil, hastanın şikayetlerine göre planlanmalıdır. Diz kireçlenmesinde tedavi yaklaşımı şöyledir.
- Kilo vermek: Hastaların ideal kilolarına inmesi dizlere binen yükleri azalttığından hem hastalığın ilerlemesini azaltır hem de uygulanan tedavilerin etkinliğini artırır.
- Yürüyüş: Kireçlenmesi olan hastalar yürüyüş yapabilir. Ancak burada en önemli kriter ağrıdır. Yürüyüşleri ağrı mesafesinde yapmak daha sağlıklı olacaktır. Ağrınız oluyorsa da kesinlikle zorlamayın. Haftada 3-5 gün, günlük 30-45 dk yürüyüşler yeterlidir.
- Egzersiz: Egzersizler dizde ağrı oluşturmamalıdır. Ağrı sınırında ve süresinde egzersiz yapılmalıdır. Eklem hareket açıklığını artıran ve diz çevresini güçlendiren egzersizlerin yanı sıra salon bisikletleri (dizleri fazla bükmeden, koltuk-pedal ayarı yapıldıktan sonra) iyi bir egzersiz aracıdır.
- İlaç tedavileri: İlaç olarak ağrı kesiciler ilk tercihlerdir. Parasetamol gibi basit ağrı kesiciler başlangıçta son derece etkilidir. Nonsteroid antienflamatuar ilaçlar ikinci basamak olarak kullanılmaktadır ve birçok aşamada hastanın ağrılarını kontrol ederler. Bu ilaçları hastanın egzersiz yapmasına zaman kazandıran yardımcılar olarak görmek doğru bir bakış açısıdır. Hiçbir ağrı kesici ilaç hastalığı tedavi etmemektedir ve ciddi yan etkileri vardır. Bu nedenler sonuçlara değil nedenlere yönelik tedaviler tercih edilmelidir.
- Sıcak uygulamaları: Kuru kireçlenme varsa (dizde şişme ve iltihap yoksa) hastalar sıcak uygulamadan yarar görürler. İltihaplı ve şiş dize sıcak uygulamak hastanın şikayetlerini artıracaktır. Böyle vakalarda soğuk tedaviler tercih edilmektedir.
- Fizik Tedavi Uygulamaları: Hastaya önerilen bütün yaklaşımların birlikte uygulanabildiği tedavilerdir. Ağrı kontrolü, egzersiz uygulamaları, elektriksel akım uygulamaları (ağrı kesici ve iyileşmeyi tetikleyici) bir arada verilmektedir. Bu tedavilerden kireçlenmesi olan bütün hastalar sıklıkla yararlanmaktadır. Fakat unutulmamalıdır ki hastalık ilerledikçe fizik tedavinin de etkisi azalmaktadır.
- Eklem sıvıları: Bu tedavide hyaluronik asit (HA) preparatları eklem içine enjekte edilmektedir. HA eklemi oluşturan kemiklerin birbiri üzerinde kaymasını ve yük aktarımı sırasında şok absorbsiyonu sağlar. Kireçlenmede eklem içinde bu madde azalmaktadır. Diz osteoartritinde bir tedavi seçeneğidir. Hastalığın erken evrelerinde yüksek fayda sağlamaktadır.
- Glukozamin ve Kondroitin takviyeleri: Takviye gıdaların kullanımı ok yaygın ve popülerdir. Glukozamin vücutta doğal olarak bulunmaktadır ve eklem kıkırdağının biçimlenmesini ve onarımını uyarır. Kondroitin sülfat da benzer biçimde vücutta bulunan ve eklem kıkırdağını parçalayan enzimleri azaltan bir maddedir. Ağrıyı azaltmak ve kıkırdak onarımı üzerinde yararlı etkileri gözlenmektedir. Hastalığın hafif evrelerinde yararlıdır. Yılda 3 aydan fazla kullanımı önerilmemektedir.
- Rejeneratif tedaviler: Rejeneratif tedaviler son yıllarda yaygın olarak kullanılmaktadır. Her hastada belli bir seviyede iyileşme sağlamaktadır. Hastalığın erken evrelerinde uygulanırsa fayda daha fazladır. İstirahat ve hareketle ağrıda azalma ve hareket kısıtlılığında düzelme sağlar. Ozon tedavisi, %5 dextroz proloterapisi ve karın yağı, kemik iliği ve kandan (CD34-CGF-PRP) elde edilen kök hücreler ile kireçlenme durdurulabilir ya da hastalığın gidişatı yavaşlatılabilir.
- Diz protezi: Dizde diğer tedavi yöntemlerine cevap vermeyen yaş ve kilosu uygun olan kireçlenmeler diz protezi ile tedavi edilir. Protez cerrahisi, dizde eklem yapan üç kemiğin eklem yüzeylerinin kesilerek çıkarılması ve bu yüzeylerin metal ve plastik parçalar ile kaplanmasıdır. İlaç tedavisi, diz içi enjeksiyon ve fizik tedaviye cevap vermeyen, artroskopi ve kök hücre tedavilerinden yarar görmeyeceği düşünülen ya da daha önce bu işlemler yapılan ve yakınmaları tekrarlayan hastalarda iyi bir seçenektir. Bu sayılan tedavilere cevap yok ve diz sorunları hastanın yaşam kalitesini bozuyorsa diz protezi gereklidir. 65 yaş altındaki kişilerde mümkün olduğunca diğer tedavi yöntemleri denenmelidir. 65 yaş üzeri kişilerde rahatlıkla uygulanabilir.
Menisküs yırtıkları:
Menisküsler dizimizde bulunan kollajen liflere sahip, hareket etme kabiliyeti olan, C harfine benzer yapıda kıkırdak benzeri bir dokudur. Menisküslerin hastalığı “meniküs yırtılması” ya da “menisküs yaralanması” olarak adlandırılır. Dizde femur ile tibia arasında uyumu sağlaması, yükün taşınması, birçok yöne dönme hareketinin yapılabilmesi, femur ve tibia arasındaki güç dengesinin sağlanması gibi görevlerde rol oynarlar.
Normal şartlar altında menisküs yırtıkları bir kaza sonucu oluştuğu için, önlenmeleri zordur. Ancak yine de alınabilecek bir takım önlemler diz yaralanması riskini azaltabilir. Bu önlemler arasında öncelikle düzenli egzersiz ile uyluk kasların güçlü ve dayanıklı tutmak gelir. Ağır egzersizlere başlamadan önce ısınma hareketleri yapılmalıdır. Egzersiz sürecinde, hareketler arasında vücuda dinlenmek için zaman tanımalıdır. Yorgun ve geç tepki veren kaslar bireyin yaralanma riskini artırabilir. Esneklik korunmalı, zorlayıcı hareketler sınırında bırakılmalıdır. Egzersiz sürecinde antrenman yoğunluğu asla aniden artırılmamalı, yoğunluk yavaşça artırılıp azaltılmalıdır.
Koşu esnasında ani durma veya dönme, dizi sürekli bükme veya döndürme, sürekli diz çökerek çalışmak veya diz çökmeye dayalı bir spor yapmak, futbol-basketbol gibi temaslı sporları yaparken dize darbe alma veya düşme, dizin dönmesi, tenis gibi sürekli manevra gerektiren sporlarda dizin döndürülmesi, dize ani ve aşırı güç yüklenmesi sonrasında menisküsler yırtılabilir. Bu yaralanmalara ön çapraz bağ yaralanmaları da eşlik edebilir. İleri yaş grubunda ise menisküsler herhangi bir travma olmaksızın dizde gelişen dejenerasyon ve kıkırdak hasarına bağlı olarak da yırtılabilirler.
Diz içerisinden ses gelmesi yırtığın ilk bulgularından olabilir. Ödem gelişinceye kadar günlük aktiviteler yapılabilir. Ancak ödem geliştiğinde şikayetler belirginleşir. Şikayetler 24-48 saat içerisinde başlar. Dizde gerginlik ve şişlik, eklem hareket açıklığında azalma, dizde sıvı artışı, menisküsün yırtık parçası eklem içine düştüğünde takılma, kitlenme sık görülen yakınmalardır.
Menisküs yaralanmalarının tedavisinde farklı yaklaşımlar mevcuttur. Tedavi, hastanın kendi özel durumuna göre planlanır. Hastanın yaşı, fiziksel hareketliliği, işi, sosyal yaşamı gibi hastaya özel değerlendirmelerin yanı sıra, menisküs yırtığının yapısı, uzunluğu, tipi, yeri değerlendirilir. Ayrıca dizde menisküsten farklı olarak bir sorun olup olmadığı göz önünde bulundurulur.. Nadir de olsa bazı menisküs yırtıkları kendiliğinden iyileşebilir ya da kişiye sorun çıkarmayacak bir yapıda olur. Bu durumda yırtığın iyileşmesine yardımcı olacak bazı uygulamalar yapılır
- Dinlenme: Dizi bir süre dinlendirmek faydalı olabilir. Dizi bükmemek, döndürmemek gerekir. Dize yük vermemek için bir süreliğine koltuk altı değneği kullanmak gerekebilir.
- Buz tedavisi: Buz tedavisi dizdeki ağrı ve şişliği azaltabilir. Günde birkaç kez, 20 dakika kadar uygulanabilir. Buzu doğrudan cilde temas ettirmemek gerekir.
- Bandaj: Dizin bandaj ile sarılması ağrı ve şişliği azaltabilir.
- Dizi yüksekte tutmak: Dinlenme esnasında bacağın altına yastık koymak da dizdeki şişliği azaltabilecek basit uygulamalardan biridir.
- Diz içine yapılan enjeksiyonlar: Diz içindeki hasarlı bölgeye uygulanan kök hücre enjeksiyonları (stromal vasküler fraksiyon, kemik iliği yada kan kaynaklı) menisküs yırtığı tedavisinde değerlendirilebilecek farklı uygulamalardan biridir.
- Fizik tedavi: Fizik tedavi hekiminin değerlendirmesi doğrultusunda hastaya özel bir rehabilitasyon programı hazırlanır. Amaç ağrıyı ve ödemi azaltmak, hareketi ve fonksiyonu artırmaktır.
- Cerrahi: Yukarıda uygulanan tedavilere rağmen bazen hastanın şikayetleri geçmez ve cerrahi gerekebilir. Ameliyatsız tedavilerle bir iyileşme sağlanamamışsa, ağrı ve kilitlenme gibi şikayetler ortadan kalkmadıysa cerrahi tedavi gündeme gelir. Menisküs yırtıkları uygulanabilen cerrahiler tamir ya da menisküslerin çıkarılmasını içermektedir.
Menisküs yırtığından nasıl korunabiliriz?
Menisküs hasarları iki şekilde oluşmaktadır. Genç yaş grubunda travma ve ileri yaşta kireçlenme ve dejenerasyon. Bu nedenle menisküs yırtıklarından tamamen korunabilmek maalesef mümkün değildir. Ancak alınabilecek bazı önlemlerle risk düşürülebilir.
- Kilo artışından kaçınma
- Düzenli spor yapmak
- Spora başlamadan önce ısınma periyodları
- Doğru ayakkabı seçimi
- Kasları aşırı yormadan egzersiz yapmak
- Egzersizin şiddetini bir anda artırmamak
- Dizi zorlayıcı hareketler, ani zıplamalar ve yön değiştirmelerden kaçınmak
- Doğru zeminde spor yapmak. Örneğin, koşu bandında, yüksek eğimde 30 dk’dan fazla yürümemek uygun bir yaklaşımdır. Ya da koşu bandı yerine doğal zeminde yürüyüşler tercih edilmelidir.