Psikolog Derya Çiçek

Psikolog Derya Çiçek

Virüsle mücadelenin psikolojik boyutu nasıl olmalıdır?

Dünyadaki bütün insanlar gibi, hepimiz eşi ve benzeri olmayan özel bir durum yaşıyoruz. Küresel bir virüs salgını bütün dünyayı bir kaosun içine sürükledi. Dünya bundan önce de pek çok salgın hastalığa maruz kaldı. Fakat bu bizim için yepyeni, daha önce hiç başımıza, hatta çoğumuzun aklına bile gelmemiş bir durum. Bütün dünya için travmatik bir olay. Dolayısıyla çoğumuz travma sonrası stresini yaşıyoruz. Çok korktuk, kendi hayatımız, sevdiklerinizin hayatı ve geleceğimiz için endişelendik. Kaygı düzeyimiz arttı. Üstelik bilineni az, bilinmeyeni çok daha fazla olan hayatımıza kast eden bir belirsizlik durumu yaşıyoruz. Mecbur dışarı çıkıp çalışmak zorunda olanlar dışında çoğumuz evdeyiz. Artık hayatımızı eve sığdırmak zorundayız.

virus-(3).jpgEvet, bütün bunlar hayatımızı değiştirdi. Bütün bu değişimler ve bilinmezlikler de kaygımızı arttırdı. Bir defa hepimiz bu durumu kabullenmeliyiz. Hepimiz kaygılıyız. Kaygıdan uzak olacağız, ağzımız kulaklarımızda yaşayacağız, hayatımıza kısa sürede eskisi gibi devam edeceğiz diye bir şey yok. Fakat her konuda olduğu gibi kaygının da azı karar, çoğu zarardır. Kaygılanalım, ama bu kaygı bizi doğru önlemler almaya sevk etsin. Kötü bir şey olmasından korkalım, ama bu korkumuz bizi kendimize, başka insanlara ve toplumumuza karşı daha özenli davranmaya yöneltsin.

Hayatta her şeyi kontrol edemeyiz. Bunu kabul etmemiz gerekir. Ama etki alanımız içerisinde kontrol edebileceğimiz alanlar da vardır. Dolayısıyla bu süreçte kontrol edebileceğimiz etki alanlarımıza odaklanmamız gerekir. Aksi takdirde kaygı düzeyimiz artar. Kaygının çoğu kontrol edemeyeceğimiz alanlara odaklanmaktan kaynaklanır.

virus-(1).jpg“Bu virüs bana ve sevdiklerime bulaşır mı?”

“Millet olarak, çok büyük kayıplar ve üzüntüler yaşar mıyız ?”

Bunları henüz hiç birimiz bilemiyoruz. Ama emin olunan bir şey var ki; eğer biz özenli davranmazsak bu hastalığı kontrol edemeyeceğiz ve hızla yayılmaya devam edecek. Dolayısıyla her birimiz kendi etki alanımız içerisindeki, kontrol edebileceğimiz kendi davranışlarımızdan sorumluyuz.

“Şimdi hemen tedbirimi almalıyım, sosyal mesafemi korumalıyım, mecbur kalmadıkça da dışarıya çıkmamalıyım. Sevdiklerimi korumak için elimden gelen gayreti göstermeliyim. Aynı zamanda hayatımı bu kaygı ekseninde yaşamamaya da gayret etmeliyim.” demek zorundayız.

Bu süreçte sıklıkla çoğu insanın yaptığı hata, sabahtan akşama kadar internet ortamında, televizyonda, gazetelerde bu pandemi ile ilgili haberleri takip edip en ince detaylarını öğrenmeye çalışmak oluyor. Böylelikle aslında bizi kaygılandıran belirsizliği kontrol edebileceğimizi zannediyoruz. Hayır, bu doğru değil. Belirsizliği biz kontrol edemeyiz. Çünkü bu yepyeni bir durum ve konuyla ilgili henüz çok az şey biliniyor. Normal olarak da bu durum bize çok büyük bir tehdit gibi geliyor. Zihnimizi sürekli bu haberlere, paylaşımlara maruz bırakmak da sürekli beyinde stres oluşumuna neden oluyor. Böylece sanki hemen yarın virüs kapımızı çalacakmış gibi çok fazla endişeye kapılıyoruz. Kara kara düşünmeye başlıyoruz. Bu şekilde davranmanın bize sağlayacağı hiç bir yarar yoktur ve bu şekilde düşünmez bizi hiç bir yere götürmez. Biz bugün sadece tedbirlerimizi almak, bir başkasına bulaştırmamak için azami gayret göstermek, hayatımızı felç etmeyecek seviyede kaygımızı kontrol etmek mecburiyetindeyiz.

virus-(2).jpgBizim toplumumuzda karantina kurallarını ihlal eden, tedbir almayı gereksiz gören insanlar var maalesef. Bu kadercilikle vurdumduymazlık arası bir şey. Dini anlamda kaderciliğin de içine sığmayan bir bakış açısıdır bu. Çünkü bizim inancımızda önce atını sağlam kazığa bağla, sonra Allah’a tevekkül et prensibi vardır. Atını bağlamadan, gerekli önlemleri almaksızın hayatın getirdiği her şeye açık olmak tarzında vurdumduymaz bir kaderciliktir bu. Bu insanlar ne kendi hayatlarının ne de başkalarının hayatının değerli olduğunun bilincinde değildirler.

Hepimiz “Acaba ne yaparsam bana bu hastalık bulaşmaz?” diye düşünmek yerine “Ne yaparsam sevdiklerime ve başka insanlara bulaştırmam?” zihniyetinde olmalıyız. Çünkü eğer başkalarını düşünmezsem ben de sevdiklerim de hayatımızı kaybedebiliriz. Aynı şekilde bir başkası da beni düşünmezse o kişinin kendisi de hayatını kaybedebilir. Hepimiz birbirimizin kardeşi gibi, bekçisi ve gözetmeni olmak zorundayız. Dolayısıyla sokağa çıkan, söz dinlemeyen, umursamayan insanları tatlı dille ikna etmeye mecburuz. Etki alanımız içinde “Hepimiz birimiz için, birimiz hepimiz için” bilinciyle hareket etmeliyiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
Psikolog Derya Çiçek Arşivi