Erdal Küçükşehir

Erdal Küçükşehir

Kur mu Faiz mi?

Bu yazımda Merkez Bankası Başkanı Sayın Naci Ağbal’ın görevden alınması ve yerine Sayın Şahap Kavcıoğlu’nun görevlendirilmesi ile sonuçlanan süreci ve sonrasında geçen 2 ayın kısa analizini yapmaya, bu süre zarfında zaten pandemi nedeniyle iyice örselenmiş olan piyasaların ve reel sektör oyuncularının yaşananları nasıl algıladığına bakmaya çalışacağız;

Beklentilerin aksine Merkez Banka’mız Mart ayı toplantısında politika faizlerini 2 puan birden artırdı. Bu artırım piyasa beklentilerinin üzerinde olsa dahi enflasyon beklentileri ile uyumlu olarak gerçekleştirilmiş, böylece en azından kur cephesinde 7 ve 7’nin altı rakamları görmüştük. Bunu yüksek faizi cazip bulup gelen sıcak paraya borçlu olsak da kısa vadede döviz ihtiyacımız açısından kabullenmek durumunda kaldık.

Piyasada herkesin bildiği ama konuşmadığı eksi rezervler konusu bu süreçten sonraki dönemde zaten iktidarla muhalefet arasında tartışma konusu haline getirildi. Ocak - Mart döneminde Merkez Bankası Başkanı’nın söylemleri ve eylemleri arasındaki uyumu gören yabancılar 15 milyar dolardan fazla sıcak parayı tahvil bono piyasalarına getirdiler. Bu durum bize ne kazandırdı ne kaybettirdi görebilme fırsatımız olmadı. Çünkü Merkez Bankası Başkanı görevden alındı.

Görevden alma sonrasında 4 ayda zar zor tesis ettiğimiz güven mekanizması yok oldu. Görevden alınan başkanın yerine atanan yeni başkanın faize serbest piyasalara enflasyona olan bakışını köşe yazılarından takip eden piyasalar yeni başkandan kendi iddiasını yerine getirmesini bekledi ve faizin ineceği beklentisini satın almaya başladı. Kur cephesinde birkaç aylık kazanımlar birkaç günde kaybedilince yeni başkan faizleri indirmeyeceğine dair birçok açıklama yapmak durumunda kaldı.

faiz_kur.jpg

Aradan 2 ay geçti faizler düşmediği gibi kurlarda çıktı ve sonuç itibarı ile yüksek faiz yüksek kur ve büyük ihtimalle yüksek enflasyon sorunumuz oldu. Bazen soranlar oluyor kur mu faiz mi diye? Belki anlamamakta ısrar etmemizin sonuçlarını ödemekteyiz. Çünkü bu soru anlamsız. Kuru serbest bırakırsanız bizim üretim modelimizde bunun enflasyonu etkilemesi kaçınılmaz ve hemen arkasından faizleri yükseltmek zorunda kalıyorsunuz. Kuru baskılamak için faizi artırırsanız ekonomi duruyor bu sefer enflasyonda iyileşme sağlıyorsunuz ama büyüme istihdam işsizlik gibi bambaşka sorunlar ortaya çıkıyor. Faizi düşürme yöntemini de geçmişte birkaç kez denedik fakat bu yöntem ülkeye ne yatırım ne istihdam getirmedi. Kısa vadede günü kurtarırken orta vadede cari açığa sebep olarak sorunların tekrar başa dönmesine sebep oldu.

Önümüzdeki döneme baktığımızda piyasa en azından Haziran ayında faizlerde bir düşüş beklentisinde. Ancak enflasyon ne olur orası muamma? Çünkü yıllardır sadece bizim sorunumuz olan enflasyon artık küresel manada bir sorun haline dönüşme sürecine girdi. Pandemi sürecinde öyle çok para basıldı ve dağıtıldı ki bu para bolluğu emtiada, gıdada, lojistikte, enerjide ve diğer birçok alanda fiyat artışlarına sebep oluyor. En basit olarak kendi çalıştığım sektörde hammadde fiyatları dolar bazında 2020 Nisan ayına göre % 110 artmış durumda. Yanlış okumuyorsunuz geçen sene 1 birimken şu an 2.1 birim.

Birçok defa yazdım çizdim. Ülkemizin bu faiz kur enflasyon çelişkisinden kurtulabilmesi üretim gücüne ve kurumlarına olan güvene bağlı. Bu temel çıpaların dışında izlenen kısa vadeli politikaların temel ekonomik göstergelerimize hiçbir katkısı olmamaktadır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
Erdal Küçükşehir Arşivi