Yıkılan Algılar
Sorunları çözüme kavuşturabilmek için önce sorunun iyi teşhis edilmesi son derece önemlidir. Yıllar önce verdiğim bir örnek vardı. Bize bir hasta geliyor ve hastamız aşırı kilolu yüksek tansiyon ve şeker problemleri var. Biz hastaya tansiyon düşürücü ve şekeri ayarlayan haplar verip gönderiyoruz. Hasta kendini bir süre daha iyi hissediyor ancak bir sonraki gelişinde kalp problemleri de ortaya çıkıyor. Oysa hastaya öncelikle kilo vermesi gerektiği sonrasında tansiyon ve şeker için bir yol haritası çıkarılacağı söylenmeliydi.
Dünya ekonomisinde yaşanan çalkantıların ana sebebi de aynı. Temel sorunlara eğilmek yerine algıları yöneterek günü kurtaranlar gözle bile göremediğimiz bir virüs sayesinde oluşturdukları algıların nasıl çöktüğünü görüyor. Çin’de çıkan bir virüs tüm dünyanın bir numaralı gündemi olmayı başarırken Şubat ayının başlarında çökerttiği Asya piyasalarından sonra tüm ekranları kırmızıya çevirdi. FED’in yıllar sonra olağanüstü toplanarak faizleri beklenmedik biçimde indirmesi gelişmiş ve gelişmekte olan ülke piyasalarına virüs den daha büyük etki yaptı.
Oysa algı faizler düşecek piyasalar ralli yapacak üzerine kuruluydu. Uzunca bir süre sonra bile olsa anlaşıldı ki sorunlar faizi düşürmekle bitmeyecek kadar büyük. 9 Mart tarihinde gelen öncü sinyaller 12 Mart’ta balonu patlattı. Tüm borsalar çöktü, ham petrol fiyatları bir günde % 30’dan fazla çakıldı. Tarihin en düşük faiz oranlarına rağmen gelişmiş ülke tahvillerine talep yağdı. Bu durum ne anlama gelir derseniz; sermaye, olabileceklerden korkarak altın dahil ne varsa satıp nakite dönmeye çalışarak kendini güvenli gördüğü limanlara attı.
Dünya piyasaları 3 temel çıpa üzerine algı oluşturuyor. Bunlar küresel büyüme, merkez bankalarının para politikaları ve tahvil piyasaları. Korona virüsü küresel büyüme çıpasının aşınmasına sebep oldu. Çin dünyanın ikinci büyük ekonomisi. İhracatta ilk sırayı alırken ithalatta ikinci sırayı alıyor. Çin birçok ülkeye üretim için malzeme tedarik ederken birçok markada ürününü Çin’de yaptırıyor. Çin’de yavaşlama demek dünyada yavaşlama anlamına geliyor. Sadece düşen ham petrol talebinin petrol piyasasına ne yaptığını görüyoruz. İkinci çıpamız olan Merkez Bankaları’nın para politikaları ise çoktan aşınmış durumda. Dünya tarihsel olarak en düşük faiz oranlarına rağmen yüksek borçluluk oranına çözüm getiremedi. Daha çok likitide daha düşük faiz sadece hisse piyasalarında balon oluştururken küresel refahın artmasına ya da gelir dağılımının düzelmesine hizmet etmedi. Bu yüzden Merkez Bankaları’nın ellerinde yaşanan durumu tersine çevirecek araçlar kalmadı.
Üçüncü olarak tahvil piyasalarını ele alacak olursak Suudi Arabistan ile Rusya arasında yaşanan petrol arzı kavgası bu çıpanın da aşınmasına sebep oldu. Zira bu piyasanın büyük ve kurumsal oyuncularının çoğu gücünü enerjiden alıyorlar. Bundan sonra ne bekliyor sorusunu 4 farklı senaryoya bağlı olarak çalışan ekonomistler ilk senaryoda salgının Çin ile sınırlı kalması ihtimalini göz önüne almışlardı ki bu senaryo bu gün itibarı ile söz konusu değil. İkinci senaryoda ise yerel yayılma gösterme durumunda küresel büyümenin düşeceği dikkate alınmış. Üçüncü senaryoda yaygın salgın durumunda Avrupa Birliği bölgesinin ve Japonya’nın resesyona girmesi, ABD’nin ise seçim öncesinde tekrar yükselen işsizlik oranlarına sahip olacağı değerlendiriliyor.
Kimsenin temenni etmediği en kötü senaryoda ise küresel salgın dünya GSYİH’sını % 5’ten fazla küçültebilir. Bu 2008 krizinden daha vahim bir tablo yaratma potansiyeli demektir. Dünya ekonomik sorunları Merkez Bankaları’nın para politikaları ile aşabilmek üzerine bir algı oluşturdu. Oysa trilyonlarca dolarlık paketler ne tüketimi ne konut sahiplik oranını nede yatırımları canlandırmaya yetmedi. Üstelik oluşturulan algılar da bir virüsle bozuldu. Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin işi daha da zor. Düşen petrol fiyatlarından başka olumlu bakabileceğim hiçbir parametre yok. Turizm, ihracat, risk primi, cari denge, bütçe açıkları ve büyüme rakamları gibi birçok parametremiz Küresel ekonomide yaşanan bu süreçten olumsuz etkilenecek. Şubat başlarında 2020 hesaplarımızı virüs yüzünden gözden geçirmek zorunda kalabileceğimizi belirtmiştim. Çıkmaz bir sokakta iseniz yapacağınız iş geri gitmektir. Dünya ekonomisi içinde bulunduğu bu sorunu aşmak ve kalıcı çözüme kavuşturmak istiyorsa sorunu doğru teşhis etmelidir. Merkez Bankaları’nın sırtındaki bu sorumluluğun, hükümetler tarafından ortak irade etrafında çözüme kavuşturulması sağlanmalıdır. Bu yaşanan kaosun çözümünde ilk adımdır.